Türkiye, 15 Temmuz darbe girişiminin ekonomiye olası olumsuz etkilerini alınan önlemlerle hafifletmeye çalışırken, analistler yılın üçüncü çeyreğinde dünya ekonomisi için de umutlu değil.
Saxo Bank stratejistlerinin 2016 yılı üçüncü çeyreği için hazırladığı Dünya Piyasaları Genel Görünüm Raporu yayınlandı. Analistlere göre, Avrupa Brexit oylaması sonrasında bir belirsizlik yaşıyor. Ancak bu belirsizlik, yapılacak reformlar ve geliştirmelerle olumlu bir değişikliğin habercisi de olabilir.
Sosyal sözleşmenin, elit siyasal sisteme karşı oy verenlerin güçlü önyargısı ile yeniden yapılandırılması ve borçla işleyen konjonktürün zirve yapması gibi etmenlerden dolayı, Avrupa’da bir belirsizlik havası hâkim. Üçüncü çeyrek süresince piyasalardaki yatırım işlemleri, artırılmış volatilite içerisinde seyretmek, popülist hassasiyetin sosyal yönü nasıl etkileyeceğini anlamak ve ABD de dahil olmak üzere, dünya ekonomisinde durgunluğun yeniden gündeme gelip gelmeyeceğini anlayarak şekillenecek.
Brexit belirsizlik getirecek
Saxo Bank’ın Baş Ekonomisti ve CIO’su Steen Jakobsen, Brexit sonrası Avrupa için şu değerlendirmeleri yaptı:
“Önceki krizlerden bu tip olayların genellikle gerçek değişikliklere ve bazen de reformlara yol açtığını öğrendiğim için, kişisel olarak Brexit’le ilgili fazla endişeli değilim. 1992 yılında gerçekleşen Avrupa Döviz Kuru Mekanizması Krizinden sonra, İngiltere’nin büyümesi ve istihdamının önemli oranda artığını hatırlatmak isterim.
Brexit’in iyi yanı, önümüzdeki 6 ile 12 ay içerisinde, oldukça ihtiyaç duyulan değişim direktifine doğru bir ilerleme göreceğiz. Kötü yanı ise bu değişimin beraberinde daha fazla volatilite ve belirsizlik getirecek olmasıdır.”
Saxo Bank’ın üçüncü çeyrekle ilgili değerlendirmeleri şöyle:
Avrupa Birliği makro – Göçmen krizi çıkmazı
Saxo Bank Makro Strateji Müdürü Christopher Dembik: “Eskiden Avrupa’nın kriz zamanlarında ileriye gittiğini söylerdik. Maalesef Avrupa Birliği son yıllardaki cesaretten yoksun reformlarıyla bu izlenimi vermemektedir.”
Göçmenlik, ülke borçlarından sonra Avrupa Birliği’nin karşı karşıya kaldığı en önemli risk faktörlerinden biri olsa da hep görmezden gelinmiştir. Bu nedenle de, Brexit’den sonra Avrupa en bölünmüş zamanını yaşıyor. Göçmen politikasının ve ekonomik cansızlığın yanlış yönetimi tüm Avrupa kıtasında bir anti elit dalgasına önayak olmuştur. Avusturya’da aşırı sağcı bir adayın neredeyse galip geldiği bir başkanlık seçimi ve İngiltere’deki halk oylamasının beklenmedik neticesi, Brüksel için iki ciddi uyarı olarak yorumlanabilir. Bu nedenle, son yıllarda hayata geçirilen ürkek reform girişimleri yerine, merkezi ve birleştirici bir çözüm yaratılmalıdır.
Forex – Daha kötüye gidebilir
Brexit oylamasının neden olduğu endişe nedeniyle, Sterlin’in referandum sonrasında yaşamakta olduğu güç kaybı, azalan bir ivmeyle de olsa devam edecektir. Üçüncü çeyrekte, Sterlin’in büyük oranda değer kaybetmesi nedeniyle EURGBP eşleşmesinin, diğer GBP eşleşmelerinin önüne geçerek Avrupa’da uzun süreli olarak zirve yapacağını öngörülmektedir. Ağırlıklı olarak piyasa duyarlılığını göz önünde bulunduran FED, mali bir politikanın yeni durgunluk riskleri için çözüm olmayacağı düşüncesiyle mevcut durgunluğunun ötesinde bir destek sağlamayacak gibi gözükmektedir. Kısaca, ABD doları önümüzdeki aylarda sığınılacak en güvenli liman gibi gözüküyor.
Tahviller – Düşük gelir, uzun süre
Brexit sonrası küresel gelirler bir kez daha en düşük zamanlarını yaşamaktadır ve Merkez Bankası Başkanı Janet Yellen’in de yatıştırıcı ifadeler kullanmasıyla, mutabakat beklentisinin uzun bir süre sonuca ulaşmayacağı anlaşılmıştır. Karamsar ekonomik manşetler olsa da, ekonominin pek çok kısmında duyarlılığın arttığı yönünde de işaretler mevcut. Geçtiğimiz altı ayda piyasaları etkileyen büyük risk unsurlarının bazıları ya kendiliğinden tükenmiş ya da artık geçerliliklerini kaybetmişlerdir; gelişmekte olan piyasaların istikrarsızlığıyla ilgili endişeler azalmış ve Avrupa Merkez Bankası parasal genişlemeyi çözme yolunda adım atmaya başlamıştır. Küresel ekonomik görümünde aşamalı olarak gelişme olması durumunda, Avrupa merkezi gelirleri başta olmak üzere tüm merkezi gelirlerin, hızla yükselmesini beklemekteyiz.
Hisse senetleri – Kritik bir çeyrek
Küresel ekonominin mevcut gidişatını göz önüne alınca, üçüncü çeyreğe hisse senetleriyle ilgili olumsuz bir bakış açısıyla giriyoruz. Ekonomiden en kötü etkilenen sektörlerden biri olan Avrupa Bankaları, güven eksikliği ve negatif derecelendirmelerin sonucu olarak net faiz marjlarının denetiminin yenilenmesi ile sıkıntı çekmeye devam edecek gibi gözükmektedir. İngiltere hisse senetlerinin de düşük değerler göreceği, bunun da FTSE 100’e baskı yapacağı söylenebilir. Brexit referandumunun etkisinin mali sistemi vurmasından dolayı işletmeler ve tüketiciler arasındaki güven, küresel ekonomiyi dördüncü çeyrekte duraklama dönemine sokacak eşiğe getirebilir. Bu nedenle, önümüzdeki birkaç ayı 2012’deki Euro krizinden bu yana en önemli süreç olarak görmekteyiz.
Emtialar – İkinci dalga
2014’ten bu yana İkinci çeyrekler, trendleri canlandırmaktadır. Bu yıl da benzin ve altının tüm Emtia kompleksini yükseltmesinden kaynaklanan boğa piyasasının açılmasıyla, bu trendin devam edeceği gözlenmektedir. Üçüncü çeyreğe girerken, Avrupa’daki sorunların küresel piyasada zincirleme etkiye yaratma ihtimali nedeniyle, ABD ve Çin de dahil olmak üzere dünyanın en büyük ekonomilerinin bazılarındaki büyüme beklentilerinin üzerindeki şüphe bulutları dağılmamaktadır. Buna Brexit sonuçlarının neden olduğu belirsizlik ve doların gücünün potansiyeli de eklendiğinde, bu çeyrek içinde ham petrolde $50/varil üzerinde sınırlı yükseliş tahmin edilmektedir. Aynı belirsizlik altının güvenli Emtia olarak yükselmesini de sağlamıştır. Saxo Bank olarak, yılsonu tahminimizi $1,350/ons’a yükselterek olumlu düşünmeye devam ediyoruz.
(6)